EĞLENCELİ SAYFA



ŞAŞIRTMACALAR


Aynı diş, dudak ünsüzlerinden oluşan kelimelerin arka arkaya, akıcı bir şekilde söylenmesi zordur. Bu tekerlemeler eğlence amacıyla kullanıldığı gibi, çeşitli seslerin çıkanlabiimesinde alıştırma olarak da kullanılır.

Ocak kıvılcımlandırıcılardan mısın?
Kapı gıcırdamalardan mısın?
Ne ocak kıvılcımlandırıcılardanım
Ne kapı gıcırdatıcılardamm.

Çatalca'da topal çoban
Çatal yapıp çatal satar,
Nesi için Çatalca'da topal çoban
Çatal yapıp çatal satar?
Kazancı için Çatalca'da topal çoban
Çatal yapıp çatal satar.

Bir tarlaya kerneken ekmişler.
İki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış.
Biri erkek kürkü yırtık kel kör kirpi,
Öteki dişi kürkü yırtık kel kör kirpi.
Kürkü yırtık erkek kel
Kör kirpinin yırtık kürkünü,
Kürkü yırtık dişi kel
Kör kirpinin yırtık kürküne eklemişler.

Kırk kırık küp
Kırkının da kulpu
Kırık kara küp.

Şu karşıdaki kara kuru kavak,
Karardın mı, ey kara kuru kavak
Sarardın mı ey kara kuru kavak.

El alem ala dana aldı
Ala danalandı
Biz bir ala dana alıp
Ala danalanamadık.

Bu köşe Yaz köşesi
Şu köşe Kış köşesi
Ortada su şişesi

Al şu takatukaları, takatukacıya götür.
Takatukacı takatukaları takatukalamazsa,
Takatukaları takatukalatmadan geri getir.

Emişle Memiş mahkemeye gitmiş
Mahkemede mahkemeleşmişler mi
Mahkemeleşmemişler mi?

Bilgili bir bildik bilgisiz binbir bildikten bin kere iyidir.

• Bıyıklı, bıldırcınları bırakmak için bıçak aradı.

• Bostanda boğazlaşan Bodrumlu boksör bol bol boyalı boruları boylu,
boyunca boyadı.

• Böceklenen börekleri bölük bölük bölenler böbürlendiler.

• Büyük büslü, büklüm büklüm büken bünyalı bücür büyüdü, bütün bütün
büzüldü.

• Ceylan Cemil cevizlikte cezveyi cebine indirdi.

• Cabbar Celal cezası ile cenneti cehennem yap-

• Cihangir cihetindeki cibiliyetsiz cimri ciğerci cici cins civcivlerini
cibillikçinin cila sepetine koydu.

• Cıvık civacının cılız cırcırları ciyak ciyak cırlarken cızbızlar cızladılar.

• Fitneci Fikret firketeli Filiz'le fidanlıklı fifl koslaşarak firar etti.

• Fındıklıda fıçılan fırçalayan fırçacı fırçalan fırıl fırıl fırlattı.

• Fondana fondanları fokur fokur fokurdattı.

• Kalın kafalı Kadri kabak kafalı kambur kasapla kayaşta kara kargaları
kayadan kaldırdı.

• Katip keşiş kafuru kaselerinin kaffesinin kafir Kamil'le kargir kaşanedeki
kaküllü kahine kahinin kağıdını sundu.

• Tokatlı tombalacı tombala torbasını toplarken tombalak torununu tokacı
torbasına koydu.

• Tövbekar tömbekeci tövbe töreninde tömbekeyi tövbe ederken
tökezlendi.

• Tuzsuz tulumbacı Turgut turnaları tutarak tulumbasına tutkalladı.

Tekerlemelerimiz- Kitap hakkındaki yorumlarınız
Derleyen: Ayşe Dürdane Erduran
Not: Kaynak gösterilerek ve link verilerek alıntı yapılabilir.
Nüve Forum

ZIPIR BİLMECELER

01- Ateş olmayan yerde ne olmaz ?
01- İtfaiye

02- Hangi yolda trafik kazası olmaz ?
02- Samanyolu'nda

03- Yankesiciler neden modayı takip ederler ?
03- Ceplerin yerini öğrenmek içim!...

04- Hiç kar yağmayan hava hangisidir ?
04- Oyun havası.

05- Çalındığı halde görülmeyen şey nedir ?
05- Islık.

06- Horoz nerede öter ?
06- Kendi çöplüğünde.

07- Hangi top zıplamaz ?
07- Kar topu.

08- Hangi karnede sıfır olmaz ?
08- Sağlık karnesinde.

09- Hangi bağda üzüm yetişmez ?
09- Ayakkabı bağında.

10- En güzel kokan fil hangisidir ?
10- Karanfil.

11- İlk Türk bayrağını kim dikmiştir ?
11- Terzi.

12- Gözlemeyi en çok kim sever ?
12- Nöbetçi.

13- Hangi kazanın kaykamakamı yoktur ?
13- Trafik kazasının ?

14- Arı ile eşek arasında ne fark vardır ?
14- Arının eşeği vardır ama eşeğin arısı yoktur.

15- Beş yıllık okulu otuz yılda bitirene ne denir ?
15- Öğretmen.

16- Hangi macunla diş fırçalanmaz.
16- Lahmacunla.

17- Kim evini kiraya vermez ?
17- Kaplumbağa.

18- Dokunmadan tutulan şey nedir ?
18- Oruç.

19- Denizler niçin tuzludur ?
19- Balıklar kokmasın diye.

20- Hangi istasyonda tren durmaz ?
20- Benzin istasyonunda.

21- Kadın ve politikacıdan ortak beklenti nedir ?
21- Çenelerini kapamaları.

22- Hangi ağrı en güzel ağrıdır ?
22- İlk göz ağrısı.

23- Zır cahil bir zenciye ne der ?
23- Kara cahil.

24- Hangi köye kimse gitmek istemez ?
24- Tahtalı köye.

25- Erkekler niçin kravat takar ?
25- İki yakaları bir araya gelsin diye.

26- Elbiselerden başka ne ütülenir ?
26- Kafa ütülenir.

27- Hangi kale tarihi değildir ?
27- Futbol kalesi.

28- Kızdığını en çok kim belli eder ?
28- Ütü.

29- Eve gelen hırsız neyi çalmaz ?
29- Zili.

30- Meyvelerin şefi hangisidir ?
30- Şeftali.

31- Damlaya damlaya ne olur ?
31- Su faturası kabarır ?

32- Hiç ceza alınmadan öldürülen şey nedir ?
32- Vakit.

33- İnsan, en çok hangi zilden etkilenir ?
33- Karnında çalan zilden.

34- En neşeli çiçek hangisidir ?
34- Gül.

35- Hangi lastik otomobile takılmaz ?
35- Bel lastiği.

36- Sürekli döküldüğü halde tükenmeyen şey nedir?
36- Dil.

37- Hangi yazı silinmez ?
37- Alın yazısı.

38- Hangi barajda su olmaz ?
38- Futbolcuların kurduğu barajda.

39- İpsiz ve mandalsız ne asılır ?
39- Surat asılır.

40- En hızlı yenilen şey nedir ?
40- Maaş.

41- Yazın en çok kim hava atar ?
41- Vantilator.

42- Hangi yapraklar sonbaharda dökülmez ?
42- Kitap yaprakları.

43- Adamın biri durmadan uluyormuş, neden ?
43- İçine kurt düşmüş de ondan.

44- En uzun hikaye nedir ?
44- Yılan hikayesi.

45- Hangi kuşağı belinize bağlıyamazsınız ?
45- Gökkuşağını.

46- İçilmeyip, yenen sigara hangisidir ?
46- Sigara böreği.

47- Ankara niçin soğuktur ?
47- 06 olduğundan.

48- Hangi kaba su konmaz ?
48- Ayakkabıya.

49- Elekle su nasıl taşınır ?
49- Su dondurularak.

50- Hangi kalemle yazı yazılmaz ?
50- Kontrol kalemiyle.

Konu: kahredici temel cevaplari 
 
 101 - Temel yere bir daire çizip bu dairenin içinde horon tepmeye baslamis.
Niçin?
Kendi  çapinda eglenmek için.

102 - Temel sigarasini bir metre uzunlugundaki agizliga takip içiyormus.
Niçin?
Doktoru sigaradan uzak durmasini söyledigi için.

103 - Temel her gece yatmadan önce ayaklarina böcek ilaci sikiyormus. Niçin?
Ayaklarinda karincalanma oldugu için.

104 - Temel esinin yas gününde ne almis?   Kurulanmasi için bir havlu.

105 - Temel hamile karisinin çok su içmesine izin vermiyormus. 
 
Niçin? 
 
Bebek yüzme bilmiyordur diye...

106 - Temel her yemekten sonra cebine bir kasik koyuyormus. 
 
Niçin? 
 
Doktoru yemeklerden sonra bir kasik almasini söyledigi  için.....

107 - Temel hasmina tehtid mektuplari yazarken eldiven giymis. 
 
Neden? 
 
El yazisi taninmasin diye.

108 - Milyarder Temel'in çocuklari, derslerini villalarinin bahçesinde yapiyorlarmis. 
 
Niçin? 
 
Temel'e "zengin adamsin, çocuklarini disarida okut" dedikleri için

109 - Temel  dolmakalemiyle mektup yazarken birden çok hizli yazmaya baslamis
Neden? 

 
Dolma kalemin mürekkebi bitmek üzereymis

110 - Temel  doktorunun muayenehanesine kocaman bir fiçi ile gitmis. 
 
Niçin?
Doktoru alti ay sonra idrarinla birlikte gel demis.

111 - Temel saçini islatmadan sampuanliyormus. 
 
Niçin? 
 
Sampuanin etiketinde "kuru saçlar içindir" diye yazdigi için.

112 - Atletizim sampiyonasina katilan Temel, doping  yapmasina ragmen sonuncu olmus 
 
Neden? 
 
Doping yaptigi anlasilmasin diye.

113 - Temel yeni satin aldigi arabasini kullanirken kahkahalarla gülüyormuŮ 
 
Niçin? 
 
Dostlari güle güle kullan demis.

114 - Temel  yeni aldigi ayakkabisini bir hafta giymemis   Neden? 
 
Satici bir hafta kadar ayaginizi sikabilir dedigi için.

 

FIKRALAR


Paragöz tüccar, dünyaya yeni gelen çocuğunu görmeleri için arkadaşlarını evine davet etmiş. Ardından daveti sevine sevine kabul edenlere şöyle demiş:
– Eve geldiğinizde kapıyı tekmeleyin!
– Peki niçin tekmeleyelim?
– Elleriniz hediyelerle dolu olacak ya…

 

 

GÖREV

 

Genel müdür, işe yeni alınan memura sormuş:
— Şefiniz görevinizle ilgili sizi bilgilendirdi mi?
— Evet müdür bey.
— Neymiş göreviniz, öğrenebilir miyim?
— Evet tabi ki. Sizin her geliş gidişinizde onu uyandırmam gerekiyormuş.

 

 

OTEL

 

Kaldığı otelde geceyi sabaha kadar uykusuz geçirmek zorunda kalan bir adam ertesi sabah otel resepsiyonuna gelerek şöyle demiş:
— Yahu kardeşim bu ne iştir? Sabaha kadar tahtakurularıyla boğuştum durdum.
— Odayı ne kadara tuttunuz?
— İki liraya…
— Eh yani beyefendi… İki liraya size deve güreştirecek değiliz ya!

 

 

GÖZDEKİ MOR

 

— Gözüne ne oldu?
— Hiiiç; süt sağarken ineğin kuyruğu çarptı da…
— Amma yaptın ha, hiç ineğin kuyruğunun çarpmasıyla bir göz bu kadar morarır mı?
— İnek, kuyruğunu oynatmasın diye tuğla bağlamıştım da…

 

 

TAM PUAN

 

Öğretmen öğrencisine sorar:
-Ödevin tamamen doğru bu sefer tam puan aldın,aferin.Bu nasıl oldu?
-Öğretmenim dün akşam babam evde yoktu ödevi ben yaptım.

 

 

KİM?

 

Öğretmen sınıfa sormuş:
— Kim adam olmak ister?
Bütün öğrenciler parmak kaldırdığı hâlde, en arka sıralarda oturan öğrenciden ses çıkmamış. Bunun üzerine öğretmen ona yaklaşıp sormuş:
— Evladım sen adam olmak istemiyor musun, neden parmak kaldırmadın?
— Ben zaten adamım da ondan…

 

 

AÇIK ARTIRMA

 

Parasıyla övünen adamın biri açık artırma sonunda beş yüz liraya bir papağan almış. Parayı ödeyip papağanı alırken sormuş:
—Bu papağan bari konuşabiliyor mu; malum bu kadar para saydık.
—Elbette konuşuyor, karşı tarafta durmadan fiyatı artıran kimdi zannediyorsunuz?

 

 

KAÇ LİRA

 

Matematik dersiydi. Öğretmen öğrencilerine sordu:
—Bakkala gittiniz, 5 liraya bir paket tuz, 2 liraya bir limon, 10 liraya da bir kilogram zeytin aldınız. Bakkala kaç lira vereceksiniz?
Öğrenciler problemi çözüp bir bir parmak kaldırmaya başladılar. Bir süre sonra Fatih dışında herkesin parmağı havadaydı. Bu durum öğretmenin dikkatini çekmiş olacak ki Fatih’in oturduğu sıraya doğru yönelerek sordu:
—Sen neden hesaplamadın?
Fatih sakince cevap verdi:
—Benim babam bakkaldır öğretmenim, biz böyle şeylere para vermeyiz.

 

 

BUNCA YIL

 

Altı yaşına kadar hiç konuşmamış olan çocuğun ailesi onun bu durumuna çok üzülüyordu. O gün kahvaltıda birden,
— Anne şekeri verir misin, dedi.
Annesi ve babası sevinçten nerdeyse küçük dilini yutacaktı:
— Oğlum sen konuşabiliyorsun, şimdiye kadar niye tek kelime etmedin, deyince,
— Şimdiye kadar her şeyi ben istemesem de önüme yığdığınız için konuşmaya ihtiyacım olmadı.

 

 

BUNCA YIL

 

Altı yaşına kadar hiç konuşmamış olan çocuğun ailesi onun bu durumuna çok üzülüyordu. O gün kahvaltıda birden,
— Anne şekeri verir misin, dedi.
Annesi ve babası sevinçten nerdeyse küçük dilini yutacaktı:
— Oğlum sen konuşabiliyorsun, şimdiye kadar niye tek kelime etmedin, deyince,
— Şimdiye kadar her şeyi ben istemesem de önüme yığdığınız için konuşmaya ihtiyacım olmadı.

 

 

ASANSÖR

 

Asansöre ilk defa binen Derya babasına heyecanla anlattı:
— Babacığım, küçük karanlık bir odaya giriyorsun. Bir düğmeye basınca üst kat hemen aşağıya iniyor.

 

 

SON SAHNE

 

Çıkarcı bir film yönetmeni ile genç oyuncu aralarında konuşuyormuş:
— İşte senin oynayacağın sahneyi çekeceğimiz uçurum burası…
— Ama burası çok tehlikeli! Düşüp yaralanır ya da ölürsem…
— Sen hiç meraklanma bu sahne filmin son sahnesi zaten…

 

 

KOŞU

 

Gazetesinden başını kaldıran Tuncay, televizyonda, koşan sporcuları görmüş:
— Bu adamlar acaba neden koşuyor, diye sormuş.
— Onlar koşucu, başbakanlık kupası için koşuyorlar, diye cevap vermiş arkadaşı.
— Peki, bu kupayı kime verecekler?
— Birinciye.
— Öbürlerine peki ne verecekler?
— Hiçbir şey vermeyecekler.
— Öyleyse onlar niye koşuyorlar?

 

 

BEĞENMEMİŞ

 

Her şeyden şikâyet etmeyi meziyet sayan bir adam İtalya’ya gitmiş. Geri geldiği zaman arkadaşları ona neler yaptığını sormuş.
- Boş verin. Hiç anlattırmayın. Hiç memnun kalmadım, demiş adam.
- Roma’yı beğenmedin yani, demişler.
- Nesini beğeneyim, baştan aşağıya harabe dolu. Yabancıları gezdirmeye utanır insan.
- Peki ya Venedik?
- Bu kadar şanssızlık olur arkadaş. Venedik’e gittiğimde de şehri baştan aşağı sular istila etmişti.

 

 

BEĞENMEMİŞ

 

Her şeyden şikâyet etmeyi meziyet sayan bir adam İtalya’ya gitmiş. Geri geldiği zaman arkadaşları ona neler yaptığını sormuş.
- Boş verin. Hiç anlattırmayın. Hiç memnun kalmadım, demiş adam.
- Roma’yı beğenmedin yani, demişler.
- Nesini beğeneyim, baştan aşağıya harabe dolu. Yabancıları gezdirmeye utanır insan.
- Peki ya Venedik?
- Bu kadar şanssızlık olur arkadaş. Venedik’e gittiğimde de şehri baştan aşağı sular istila etmişti.

 

 

BETON GİBİYMİŞ

 

Adamın biri doktora gider. Doktor, onu iyice muayene eder ve teşhisini söyler:
- Karnınızda su toplanmış. Kaslarınızda kireçlenme, böbreklerinizde de kum var. Bir de kanınızda demir miktarı çok fazla.
- Doktor bey desenize beton gibiyim.

 

 

TİRYAKİ YOKSA

 

Bir köylü telaşla bir başka köylüye koştu :
-Bana bak, senin inekler sigara içer mi?
-Çıldırdın mı sen? İnek sigara içer mi hiç?
-Öyleyse ahirin yanıyor, kardeşim.

 

 

ALİ BULDU

 

Bir gün coğrafya dersinde, öğretmen Ali'yi tahtaya kaldırır. Tahtanın yanında asılı duran Dünya haritasında Amerika'nın yerini bulmasını ister.
Ali de, şıp diye, elini Amerika’nın üzerine koyar. Öğretmen bu kez bütün sınıfa döner ve:
"Söyleyin bakalım çocuklar. Amerika'yı kim buldu?" diye sorar.
Sınıf hep bir ağızdan cevaplar:
"Ali buldu öğretmenim! Ali buldu!"

 

 

FARK

 

Fen bilgisi imtihanında şöyle bir soru gelmişti:
- Güneş ışığı ile elektrik lambasının ışığı arasındaki fark nedir?
Ali hemen cevabı yazdı:
- Elektrik lambası için her ay para ödüyoruz ama güneş ışığı için bir para ödemiyoruz.

 

 

TERLEMEK İÇİN

 

Tıp fakültesinin son sınıfında imtihana giren talebeye mümeyyizler sordular:
- Hastayı terletmek için ne yaparsın?
- Arkasına tentürdiyot sürerim.
Başka?
- Kâfur ile yağlarım.
- Başka.
- Aspirin veya benzeri bir tablet aldırırım.
- Başka?
- Biberli pamuk tatbik ederim.
- Başka?
- Çocuk fena hâlde kızarmış, kan-ter içinde kalmıştı. Aklına başka bir şey gelmiyordu.
Birden sevinçle haykırdı:
- Getirir huzurunuzda imtihana sokarım!...

 

 

OH BEE

 

Bir gün adamın biri çölde giderken devesini kaybediyor. Adam perişan ve susuz bir biçimde ilerlerken bir galeri görüyor. Galeriye gidiyor içeride bir sürü devenin olduğunu görüyor ve galeri sahibinden kaliteli bir deve istiyor. Deveyi alıp galeriden çıkarken adamın aklına bir şey geliyor ve sahibine dönerek soruyor
-Bu deve nasıl gider, diyor.
Sahibi cevaplıyor :
-Oh bee deyince gider, diyor.
Alıcı:
-Peki nasıl duruyor, diye soruyor.
Sahibi de.
-Allahım sen beni kurtar deyince duruyor, diyor. Adam deveyi alarak galeriden çıkıyor.
-Oh bee diyerek, yola koyuluyor. Belli bir süre gittikten sonra adam ilerde bir uçurum görüyor ve deveyi nasıl durduracağını unutuyor. Deve tam uçurumun kenarına geldiğinde son anda adam :
-Allahım sen beni kurtar, diyor. Deve zınk diye duruyor. Ve arkasından adam :
-Oh bee, diyor.

 

 

İMTİHAN

 

Öğretmen, öğrencilere:

- Çocuklar, Allah hepimizin Cennete gitmesini istediği hâlde, neden bizi dünyaya göndermiş, demiş.

Çocuklardan biri, soruya karşılık vermiş:

- Öğretmenim, demiş. Şüphesiz ki siz bizim sınıf geçmemizi istiyorsunuz. O hâlde neden hepimize birer 10 vermeyip imtihan ediyorsunuz?

 

 

FARK

 

Fen bilgisi imtihanında şöyle bir soru gelmişti:
- Güneş ışığı ile elektrik lambasının ışığı arasındaki fark nedir?
Ali hemen cevabı yazdı:
- Elektrik lambası için her ay para ödüyoruz ama güneş ışığı için bir para ödemiyoruz.

 

 

İKİNCİ SORU

 

Öğretmen, öğrencilere :
-Sizlere sorular soracağım. Birinci soruyu bilene ikinci soru sorulmayacak. Şimdi söyle bakalım Ahmet, bir hindinin kaç tane tüyü vardır?
-9567 tane tüyü vardır öğretmenim!
-Nereden öğrendin bunu?
-Öğretmenim, hani birinciyi bilene ikinci soruyu sormayacaktınız?

 

 

TABANCA SESİ

 

Genç yazar, ilk oyununu tiyatronun yöneticisine baştan sona okudu ve sordu:
- Nasıl buldunuz oyunumu?
- İyi, yalnız sonunda küçük bir değişiklik yapsanız iyi olur. Oyunun baş kişisi zehirle değil, tabancayla ölmeli.
- Bu önemsiz bir ayrıntı.
- Bence önemli. Tabanca sesi, uyuyan seyircileri uyandıracaktır.

 

 

BÜYÜK BEBEKLER

 

Öğretmen Ali'ye sorar:
- Sizin köyde doğan büyük adam var mı?
Ali cevap verir:
-Hayır öğretmenim, bizim köyde hep bebekler doğuyor.

 

 

NE YARIŞ AMA

 

Bir gün bir adam Anadol marka arabasıyla yolda gidiyormuş, ama birden arabası bozulmuş. Tam o sırada yoldan çok güzel bir Ferrari geçiyormuş. Neyse adam durdurmuş arabayı, anlatmış olayı. Ferrarinin sahibi demiş ki:
- Seni şehre kadar çekerim, ama dikkat et hızlı gidebilirim; eğer hızlı gidersem beni uyarmak için selektör yap. Ben anlar yavaşlarım.
Ferrarinin sahibi sürmüş arabayı. Derken yolda kendini kaptırıp bir Porche ile yarışmaya başlamış. Tabiî arkada Anadol selektör yapmaya başlamış. Tam o sırada yukardan bir polis helikopteri olayı görmüş. Helikopterdekiler olayı merkeze bildirmişler: "Efendim bir Ferrari ile bir Porche kapışıyor; Anadol da onları geçmeye çalışıyor."

 

 

ŞAKA

 

İş hayatına yeni başlayan birisi yaptığı iş başvurusuna olumlu cevap almış. Şirket görüşmeye çağırmış. Yönetici adama sormuş:
- Peki senin şirketten beklentilerin neler?
Adam:
- Öncelikli olarak bir araba istiyor, ayrıca şu anda bulunduğum dairenin kirası biraz fazla. Onu da şirketin karşılması iyi olur. Maaş olarak da 3000 $ yeterli, demiş.
Şirket yöneticisi gayet ciddi dinlemiş ve:
- Biz sana son model bir mercedes ve Tarabya'da bir villa vereceğiz. Ayrıca bizim bu iş için planladığımız maaş 6000$'dı, demiş.
Adamın gözleri yerinden fırlamış:
- Şaka yapıyorsunuz!..
Şirket yöneticisi tavrını bozmadan:
- Ama önce siz başlattınız.

 

 

AKILLI

 

Eski Roma'da yargıcın biri, ölüm döşeğinde iken yardımcı hâkimi çağırıp der ki:
- Ben artık ölüyorum; yargıçlığı sana bırakıyorum.
- Ben nasıl yapabilirim efendim?
- Hiç merak etme! Eğer bir akıllı ile bir deli arasında dava olursa, akıllıyı dinler ve kararını ona göre verirsin. İki deli gelirse zaten mübaşir haberin olmadan onların işini hâlleder.
- Peki efendim. Ya iki akıllı gelirse ne yapayım?
- Olacak şey mi? Ben kırk yıllık yargıcım, daha hiç iki akıllının birden geldiğini görmedim.

 

 

TOZ

 

Bir gün Nasrettin Hoca, çırağı ile kurt avına gider. Bir kurt ini görürler ve içeri girerler. Kurt içeride yoktur. Bir süre sonra Nasrettin Hoca dışarıya çıkar. Çırağı hâlâ kurdun inindedir. Daha sonra Hoca, kurdun geri gelip inine girmeye çalıştığını görür.
Nasrettin Hoca, içerideki çırağını düşünerek kurdun kuyruğuna yapışır. Ortalık toz dumana karışmıştır. Tozdan ortalığı göremeyen çırak içeriden:
- Ne oluyor, bu toz da nereden çıktı şimdi, deyince, Nasrettin Hoca:
- Kurdun kuyruğu koparsa sen o zaman görürsün tozu, dumanı!

 

 

ŞÖFÖR

 

Ünlü bir bilim adamı özel otomobiliyle konferans vermeye giderken, uzun yıllardır onunla çalışan şoförü sıkılarak bir teklifte bulunmuş:
- Sizin konferanslarınızı dinleye dinleye virgülüne kadar ezberledim efendim, demiş.
- Ne olur izin verin bu konferansı da sizin yerinize ben vereyim.
Bilim adamı, teklifi kabul etmiş. Şoför arka koltuğa geçmiş.
Bilim adamı şoförün şapkasını giyip öne oturmuş.
Konferansın verileceği salona varmışlar.
Şoför kürsüye çıkmış, hiç teklemeden çok güzel bir konuşma yapmış. Ve sormuş:
- Sorusu olan var mı?
Ülkenin ciddi bilim adamlarından biri "var" demiş ve oldukça zor bir soru sormuş.
Şoför hiç tereddüt etmeden:
- Çok kolay bir soru bu, şoförüm bile, bilir demiş.
Gidip çağırayım, sizin sorunuzu o cevaplasın.


 

 

NE ZAMAN AT DİYORLAR?

 

Birinci sınıf öğrencisi okuldan dönünce annesine:
- Bugün öğretmen bize atlardan söz etti. Ama ben atın ne olduğunu hâlâ anlayamadım, dedi.
- Neden? diye sordu annesi.
- Öğretmenimiz “Atın yavrusuna tay, dişisine kısrak, erkeğine aygır derler.” dedi.
-Bunda anlaşılmayan ne var çocuğum?
- Peki anneciğim, ne zaman ata at diyorlar?

 

 

YEMEK

 

Doktor, hasta çocuğa sordu:
- Bugün ne yedin?
Çocuk cevap verdi:
- Pilav.
Doktor biraz düşündükten sonra tekrar sordu:
- İştahla yedin mi?
- Hayır, salatayla yedim.


 

 

ADRES TARİFİ

 

Evini kaybeden küçük çocuğa polisler soruyor:
- Yavrum senin evin nerede?
- Parkın karşısında!
- Peki park nerede?
- Evin karşısında!


 

 

MUSİKİŞİNAS KÖPEK

 

Küçük çocuk, keman dersi için evde prova yapıyor, babası da oturmuş gazete okuyordu. Evin köpeği de çocuğun kemanından çıkan melodilere havlayarak eşlik ediyordu. Bu gürültüde babanın gazete okuması mümkün mü?
Bir duruyor, iki duruyor, ama ne çocuk keman çalmayı ne de öteki havlamayı kesiyordu. En sonunda baba, oğluna seslendi:
"Oğlum, şunun bilmediği bir parça çalsana!"

 

 

ÖMÜR

 

Adamın biri doktora gitmiş. Doktor, tahlil sonuçlarını ve röntgen filmlerini uzun uzun incelemiş ve adama “Maalesef beyefendi.” demiş. “Fazla ömrünüz kalmamış.” Adam üzüntüden düşecek gibi olmuş:
“Peki ne kadar yaşayacağım doktor?”
“On.”
“Doktor çıldırtma adamı, on ne? On ay mı, on hafta mı, on gün mü?”
“Dokuz, sekiz, yedi, altı…”

 

 

KONUMUZLA NE ALAKASI VAR

 

Temel bir gün fotoğrafını çektirmek istemiş. Fotoğrafçıya:
-Ben fotoğraf çektirmek istiyorum. Lakin vesikalık olmayacak
Fotoğrafçı:
-Olur efendim. 24x32'ye ne dersiniz?
Temel:
-768 eder de, bunun konumuzla ne alakası vardır?

 

 

HANGİSİ UZAK

 

Öğretmen, Zeynep'e sorar:
- Söyle bakalım yavrum, Hindistan mı daha uzaktır, Ay mı?
- Hindistan efendim.
- Nasıl olur kızım?
- Öğretmenim, bazı geceler Ay'ı görebiliyoruz, ama Hindistan'ı hiç gördüğümüz yok ki...

 

 

MATEMATİK DERSİNDE

 

Öğretmen, hayvanlardan söz ederken Nizami'ye bir soru sormuş:
-Dört ayaklı hayvanlardan birkaçının adını söyler misin?
Nizami çok kısa bir süre düşünmüş ve cevap vermeye başlamış:
-At, kedi, köpek ve iki tavuk...
Öğretmen sözünü kesmiş:
-İki tavuk mu dedin? Ne ilgisi var konumuzla?
Nizami cevap vermiş:
-İki tavuğun dört ayağı vardır öğretmenim!


 

 

Bir Ayran Daha

 

Temel çay bahçesine gitmiş garsondan bir ayran istemiş. Ayranı içtikten sonra fiyatı olan 500.000 TL'yi (50 tane 10.000 TL'yi) üst üste koymuş, garson tam alırken paraya vurarak dağılmasına yol açmış. Ertesi gün gene gelip bir ayran içmiş. Yine 50 tane 10.000 lirayı üst üste koyup tam garson alacakken dağıtmış. Bu olay böyle iki-üç gün tekrarlandıktan sonra, Temel yine çay bahçesine gidip bir ayran içmiş, ama bu sefer 1.000.000 lira vermiş bu sefer de garson 50 tane 10.000 lirayı üst üste koyup tam Temel alacakken dağıtmış. Bunun üzerine Temel sandalyeye tekrar yaslanıp:
- Bana bir ayran daha lütfen, demiş.

 

 

ONU GÖRMÜŞLER

 

Afrika'da bir fil ile karınca arkadaş olmuşlar. Devamlı birlikte geziyorlarmış. Bir gün bunların canı sıkılmış. Ne yapacaklarını düşünmeye başlamışlar. Karınca başka bir ülkeye gitmeyi teklif etmiş. Bu fikir filin de aklına yatmış. Ve o gece sınıra gelmişler. Karınca, file: "Ben önden gideyim; sen de beni geriden takip et. Bir şey olursa sana bağırırım." demiş. Başlamışlar yürümeye... Ve bir müddet sonra karıncanın olduğu yerden sesler gelmiş. Karınca olanca gücüyle bağırmış: "Fiiil yere yaaaat; beni gördüler!"


 

 

YAĞMUR

 

Öğretmen o günkü konusunu bitirmişti. Dersin bitmesine de on dakika kalmıştı. Hem bu zamanı değerlendirmek, hem de çocukların konuyu ne kadar anladıklarını yoklamak için, herkese birer soru soruyordu:
- Nalan sen söyler misin yavrum? Yağmur nasıl ve ne zaman yağar?
Nalan çok duygulu bir cevap verdi:
-Bulutlar üzülüp ağladıkları zaman, öğretmenim.

 

 

HANGİSİ BÜYÜK?

 

Öğretmen, sosyal bilgiler dersinde bir öğrenciye sorar:
- Söyle yavrum, denizler mi büyük, karalar mı?
- Karalar öğretmenim.
- Ama nasıl olur?
- Tabiî. Denizlerin altı da karalarla kaplı değil mi öğretmenim?

 

 

BİR AYRAN DAHA

 


Temel çay bahçesine gitmiş garsondan bir ayran istemiş. Ayranı içtikten sonra fiyatı olan 500.000 TL'yi (50 tane 10.000 TL'yi) üst üste koymuş, garson tam alırken paraya vurarak dağılmasına yol açmış. Ertesi gün gene gelip bir ayran içmiş. Yine 50 tane 10.000 lirayı üst üste koyup tam garson alacakken dağıtmış. Bu olay böyle iki-üç gün tekrarlandıktan sonra, Temel yine çay bahçesine gidip bir ayran içmiş ama bu sefer 1.000.000 lira vermiş bu sefer de garson 50 tane 10.000 lirayı üst üste koyup tam Temel alacakken dağıtmış. Bunun üzerine Temel sandalyeye tekrar yaslanıp:
- Bana bir ayran daha lütfen, demiş.

 

 

SUÇLU

 

Hakim suçluya sorar:
- Bu adamı niçin dövdün.
- Bana su aygırı, dedi efendim.
- Ne zaman?
- Bir yıl önce.
- Ama sen onu yeni dövmüşsün.
- Su aygırının ne olduğunu ilk defa bu hafta öğrendim de.

 

 

KARPUZ

 

Ersin, elini beline koymuş dalgın dalgın yürüyormuş.
Bu hâl, adamın birinin dikkatini çekmiş. Adam onu takip etmeye başlamış.
Ersin, belediye otobüsüne binmiş. Eli hâlâ belinde, inmiş yarım saat yürümüş eli hâlâ belinde.
Onu izleyen adam dayanamamış; koşup önüne geçmiş.
- Ya kardeşim sen deli misin, demiş.
Ersin:
- Yooo, demiş.
- Hasta mısın, demiş.
- Yooo, demiş.
- Seni iki saattir izliyorum. Elin belinde yürüyorsun, demiş.
Ersin, bir de bakmış:
- Vay be! Karpuz düşmüş ha!

 

 

AYDINLIK

 

Nasreddin Hoca kapısının önünde
bir şeyler aranıyormuş. Komşuları:
-Hayrola Hoca efendi, demişler, bir şey mi yitirdin?
-Mühürüm düştü de...
-Nerede düşürdün? Söyle, biz de bakıverelim.
-İçerde düşürdüm, avluda.
-Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca?
-Avlu karanlık. Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum!

 

 

ESKİ KANUN

 

Öğretmen:
- Çocuklar biliyor musunuz? Dünya üzerinde, yer çekimi kanunu sayesinde duruyoruz.
Öğrenciler:
- Peki öğretmenim, bu kanun kabul edilmeden önce nasıl duruyorduk?


 

 

KARISI BİLİYORMUŞ

 

Adamın biri, trafik kazasında yaralanmıştı. Yardım için gelen polis, adama:
- Adınızı söyleyin de karınıza haber verelim, dedi.
- Gerek yok dedi adam, karım benim adımı zaten biliyor.

 

 

RAKAMLAR

 

Rakamlar yalan söylemez der öğretmen;
- Mesela bir adam, bir evi on iki günde yapabiliyorsa, on iki kişi bir günde yapabilir.
Ön sırada oturan Ali defterine bazı işlemler yaptıktan sonra parmak kaldırır.
- Öğretmenim bu takdirde 288 kişi evi bir saatte, 17. 280 kişi bir dakikada yapabilir öyle mi?
Öğretmeni Ali'yi şaşkınlıkla dinlerken Ali devam eder. "Aynı mantıktan bir gemi okyanusu altı günde geçerse, altı gemi de bir günde geçebilir demek ki "

 

 

SEN EN İYİSİNİ BİLİRSİN

 

Nasrettin hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki ceviz ağacının altında dinleneyim demiş. Şöyle bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle düşünmüş.Ey Allah'ım gücüne sual olmaz amma, incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş deyip uykuya dalmış. Ağaçtan bir ceviz hocanın kafasına düşüvermiş. Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve Yarabbi sen en iyisini bilirsin demiş. Simdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne olurdu.


 

 

KAPLUMBAĞA

 

Dört kaplumbağa pikniğe çıkmaya karar veriyorlar. Erzakları hazırlayıp yola koyuluyorlar. Bir yıl, iki yıl, beş, on yıl derken otuz yıl sonra piknik yerine varıyorlar. Hemen erzakları çıkarıyorlar, gazozlar yiyecekler herşey ortaya çıkıyor.
Gazozlarda şişe gazoz. Ve açacak YOK! Tek çözüm birinin eve gidip açacağı alıp gelmesi. Doğal olarak en genç kaplumbağayı seçiyorlar. Genç eleman:
- "Giderim, ama bir şartım var" der ve ekler.
- "Buradaki yiyeceklerin hiçbirine ben gelinceye kadar dokunulmayacak.
Diğerleri de bunu kabul eder. Kaplumbağa yola çıkar. Aradan bir, iki, on, yirmi yıl geçer.
Bu arada yaşlı kaplumbağalardan birisi fenalaşır, ölmek üzeredir. Arkadaşlar ne yapsa faydasız. Kaplumbağanın son dileği olup olmadığını sorarlar. O da:
- Gerçi genç kaplumbağaya söz verdik ama, şuradaki sarmalardan birtanesini yesem olur mu? der. Diğerleri de kıramaz ve:
- "Elbette" diyerek, sarmalardan birini verirler.
Tam ağzına atacağı sırada genç kaplumbağa çalıların arasından fırlar ve bağırır:
- Gitmiyorum işte, gitmiyorum.



 

 

AYAKKABI

 

Adamın biri ayakkabı almak için mağazaya gitmiş.
Denediği ve beğendiği ayakkabılardan birisinin ayağını sıktığını söylemiş.
Mağaza sahibi de:
- Bir hafta sonra açılır, demiş.
Adam:
- İyi o zaman, ben bir hafta sonra gelip alayım, demiş.

Bu fıkralar Gonca Dergisi'nde alınmıştır.
http://www.goncadergisi.com/haftanin_fikrasi_tumu.php
 

 
ÖZEL GÖNÜL KOLEJİ
 
Kullanıcı adı:
Şifre:
Facebook beğen
 
MESAJ PANOSU
 

DUYURU PANOSU






"KIYMETİ VELİLERİM, HERGÜN OKUMA YAPILMASI GEREKMEKTEDİR. LÜTFEN İHMALE GELMESİN" 

 


"TAKİP FORMLARI OKULA HER GÜN GETİRİLMALİDİR" 



"YUMUŞATAMAYAN, İNCELTEMEYEN, İNSANLAŞTIRMAYAN EĞİTİM, EĞİTİM DEĞİLDİR!" Hz. ALİ (RA)

"Çocuk, yuvanın dışa açık ekranı ve hanedeki değişik seslerin hoparlörüdür. (F.Gülen)




 

 

 

Ferhan BEYOĞLU 
ÇALIŞKAN ÖĞRENCİLERİM
 

 

 

ATASÖZLERİ
 
ÖNEMLİ LİNKLER
 


 
Bugün 10 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol